Logo
Print this page

Camur

Ali Günertem
This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

Geçtiğimiz günlerde bir haftalığına aile ziyaret amacıyla İstanbul’a gittim. Yağmurlu bir hafta olmasına rağmen İstanbul özlemimi bastırma firsatını buldum. Bir hafta boyunca Anadolu yakasında oturduğum halde hemen her gün Avrupa yakasına geçtim, ailem ve arkadaşlarımla hasret giderdim.
Bazı günler deniz yolu, bazı günlerse kara yoluyla karşıya geçtim ve her seferinde istisnasız olarak Asya yakasından Avrupa yakasının değişen görüntüsünü şaşkınlıkla izledim. Küçük bir lise öğrencisiyken Üsküdar – Beşiktaş arasındaki motor geçişlerinden gözüken İstanbul semalarıyla bugün aynı yerden geçerken görülen semalardaki değişikliğe gözüm uzun bir süre alışamadı.

“Degişim” bugünün Türkiyesi’nde çok önemli bir kelime. Türkiye inanılmaz bir hızla değişiyor. İyi olduğu sürece hepimiz bu değişimi anlayışla karşılıyor ve  insanımıza getirdiği zorlukları görmemezlikten gelmeye çalışıyoruz. Tabi ki İstanbul’daki bu değişimi Türkiye genelinde de görmeden yorumunu yapmak çok zor. Ama eminim ki bu hızlı değişim bir şekilde Türkiye çapında yaşanıyor. Yanlız çok ilginçtir ki İstanbul’da yaşadığım zamanlardan bu yana yıllardan beri değişmeyen, nedense hep daimi kalan bir sey var: “Çamur”!!

Yazıma yağmurlu bir hafta diye başlamıştım, bunu çamurlu bir hafta diye değiştirmek lazım. Istanbul bu aralar Büyük Şehir Belediyesi’nin başlattığı bir yenileme devresi içinde. Sokaklar yeniden kazılmış, kilit yerlerde ise yine tamirat var. Trafik dünyanın her kozmopolit şehrinde olduğu gibi burada da büyük sorun. Durum araç içinde olanlara izdırap verici boyutlarda. Buna artık alıştık, çünkü günün belirli saatlerinde dunyanın her büyük şehrinde bir trafik sorunu var. Ancak şu günlerde İstanbul da yanlızca araba kullanmak değil yürümek de zor. Yağmurla beraber oluşan çamur inanılmaz safada. Bir yerden bir yere atlaya zıplaya yürümek zor oldugu gibi temiz kalmakta bir marifet.

Gazetelere bakıyorum, Türkiye’nin gündemini de bir baska çamur almış gidiyor. Bir tarafta Güney Doğu’daki çok ama çok tehlikeli gelişmeler, buna bağlı olarak Irak’taki politik ve sosyal belirsizlik, AB için test niteliğindeki gelecek 10 yıl ve onun getireceği değişim, iç politikadaki soru işaretleri, işsizlik, türban, içki yasağı, tükenmis futbol ligi ve bunların hepsinin yanında sorumsuz bir medya ve okumayı sevmeyen bir toplum. Bunun da başka türlü bir çamur olduğunu düşünüyorum. Sanki güzelim Türkiyemiz ve şehirlerimiz bir türlü bu çamurdan kurtulamıyor. Medeni dünyaya adım atmak ve değişimi doğru yaşamak için artık bu çamurdan kurtulmak lazım. Ve herkesin cevap aradığı soru: Türkiye bu çamurdan nasıl ve ne zaman çıkacak? 

(March 2006, 19th Issue)
Last modified onSaturday, 06 May 2017 10:07
Template designed by ANDROMEDA